31 Ekim 2025                        -  Cuma                        
                                        ANKA KUŞU GİBİ YENİDEN DOĞMAK: KAYBETMEK DEĞİL, DÖNÜŞMEK
Hayat bazen öyle bir noktaya getirir ki insanı; nefes alırsın ama yaşamazsın, etrafındakiler konuşur ama duyamazsın, kalbin atar ama hissetmezsin. O an anlarsın ki artık önceki sen yoksun. İşte tam da orada başlar Anka kuşunun hikâyesi
                                                                            Yazar - Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
                                        
                                
                                
                                    Okuma Süresi: 3 dk.                                
                                
Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
gildeniz59@gmail.com - 0532 496 7090Hayat bazen öyle bir noktaya getirir ki insanı; nefes alırsın ama yaşamazsın, etrafındakiler konuşur ama duyamazsın, kalbin atar ama hissetmezsin. O an anlarsın ki artık önceki sen yoksun. İşte tam da orada başlar Anka kuşunun hikâyesi… Çünkü Anka, ölmez. Yalnızca dönüşür. Kendini yakar, küllerine gömülür ve oradan yeniden doğar. Her doğuşunda daha bilge, daha güçlü, daha farkında olur.
İnsan da böyledir. Bazı kayıplar, bitişler, hayal kırıklıkları aslında hayatın bize söylediği sessiz bir hakikattir: “Eski sen artık bitti. Şimdi senden yeni bir sen yaratma zamanı.”
Yıkım mı? Hayır, Çağrı!
Bir ilişkinin bitişi, evin dağılması, çocukların büyüyüp gitmesi, işin kaybedilmesi, dostlukların yok olması… Bunların hiçbiri yalnızca “kayıp” değildir. Hepsi insanı içsel bir sorgulamaya çağırır. Çünkü Anka gibi yeniden doğmak isteyen herkes önce yanmayı kabul etmek zorundadır. Yanmak; acı çekmek değil, kabuklarını bırakmaktır. Egonu, bağımlılığını, sana yük olan alışkanlıkları terk etmektir.
Toplum Bize Ne Öğretti?
Toplumsal düzen bize hep ayakta kalmayı, güçlü görünmeyi, ağlamamayı öğretti. Oysa Anka güçlü görünmez; güçlü olur. Çünkü yanmayı göze almadan doğmak mümkün değildir. Küllerinden doğan kişi artık eskiyi sürdürmez; kendi gerçeğine yürür.
Bugün kaçımız kendi küllerinin üzerinde oturuyor ama ayağa kalkmaktan korkuyor? Kaçımız “her şey bitti” dediğimiz noktada aslında yeni hayatın kapısını çalmayı reddediyoruz?
Yeniden Doğmak; Unutmak Değil, Anlamaktır
Anka kuşu geçmişini silmez; küllerini unutmadan yükselir. Çünkü bilir ki onu yakan ateş aslında onu özgürleştiren ateştir. Acının içindeki mesajı gören insan, başına geleni kader olarak değil, dönüşüm fırsatı olarak görür.
Hayat seni yaktı mı?
O halde geri çekilme. Çünkü yanıyorsan, artık doğum yakındır. O yanış, senin bitişin değil; yeniden var oluşundur.
Anka kuşu gibi yeniden doğmak mucize değildir. Mucize; yanmayı göze alabilen kalbin cesaretindedir. Ve unutma:
Küller seni yok etmez.
Küller seni sen yapar.
Asıl soru şu:
Kül mü olacaksın,
Yoksa küllerinden mi doğacaksın?
                            
                                    Yorumlar (0)
                                
                            
                                    Tüm Yazıları
                                
                            