23 Kasım 2025 - Pazar
KELİMELERİN SERTLİĞİ DEĞİL, YERİ VE MUHATABI
İnsanın en büyük yanılgılarından biri şudur: Bir cümlenin ağırlığını, kelimenin sertliğinde arar.
Yazar - Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
Okuma Süresi: 2 dk.

Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
gildeniz59@gmail.com - 0532 496 7090
İnsanın en büyük yanılgılarından biri şudur:
Bir cümlenin ağırlığını, kelimenin sertliğinde arar.
Oysa kelimeyi keskin yapan şey, içinde geçtiği ilişki, yöneldiği kişi ve seçildiği andan başka bir şey değildir.
Bir söz, doğru yerde kullanıldığında hakikati görünür kılar.
Aynı söz, yanlış kişiye söylendiğinde diken olur, kalbe saplanır.
Toplumsal ilişkilerde sözün bir “yapı malzemesi” olduğunu düşünürsek, nerede kullanıldığı o yapının kaderini belirler:
Yanlış zemine atılan sert bir söz, ilişkileri çatlatır;
doğru temele yerleşen bir söz ise sınır çizer, netlik sağlar, bazen de iyileştirir.
İnsan olgunlaştıkça şunu fark eder:
Mesele kelimelerin sert olup olmaması değildir.
Mesele, o kelimenin niyetle, adaletle ve yerinde kullanılıp kullanılmadığıdır.
Birine hakaret etmek için kullanılan sertlik ile, kendini korumak için çizilen sınırdaki sertlik aynı değildir.
Biri yıkar, diğeri korur.
Biri manipülasyonun aracıdır, diğeri özsaygının.
Bu yüzden bilge insanlar kelimelerini seçerken “nasıl” söylediklerinden çok, “kime” ve “neden” söylediklerine bakarlar.
Çünkü bir sözün değeri, sesin tonunda değil; niyetin yönünde saklıdır.
Unutmayalım:
Söz, hepimizin elindeki görünmez bir güçtür.
Ama o gücün etkisi, kelimenin keskinliğinden değil, sahibinin bilincinden doğar.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları