11 Eylül 2025 - Perşembe
Maskeli Depresyon: Görünmeyen Yalnızlık
Günümüz toplumunda “güçlü görünmek” adeta bir mecburiyet haline geldi. İnsanlar ne kadar yorgun, kırgın ya da tükenmiş olurlarsa olsunlar, dışarıya karşı hep dimdik durmaları bekleniyor
Yazar - Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
Okuma Süresi: 3 dk.

Gülsüm İldeniz Yaşama Ayna Tutmak
gildeniz59@gmail.com - 0532 496 7090Günümüz toplumunda “güçlü görünmek” adeta bir mecburiyet haline geldi. İnsanlar ne kadar yorgun, kırgın ya da tükenmiş olurlarsa olsunlar, dışarıya karşı hep dimdik durmaları bekleniyor. İş yerinde başarılı, sosyal medyada mutlu, aile içinde neşeli görünmek… Bu beklentiler insanın kendi içsel acısını saklamasına, adeta bir maske takmasına yol açıyor. İşte bu noktada karşımıza “maskeli depresyon” çıkıyor.
Maskeli depresyon yaşayan kişiler, çoğu zaman çevresindeki insanların “en güçlü, en dayanıklı” gördüğü kişilerdir. Kalabalık sofralarda kahkahalar atabilir, iş toplantılarında üretkenlikleriyle parlayabilirler. Ama günün sonunda, kendi odalarında yalnız kaldıklarında, içlerinde tarifsiz bir boşluk ve umutsuzluk vardır. Onları yoran depresyon değil sadece; aynı zamanda bu depresyonu gizlemek için harcadıkları enerjidir.
Sosyolojik açıdan baktığımızda, bireyin kendisini sürekli “iyiymiş gibi” göstermesi toplumun beklentileriyle ilgilidir. Bizim kültürümüzde “dert anlatmak zayıflık”, “yardım istemek güçsüzlük” gibi kodlar hâlâ güçlüdür. Oysa gerçek dayanıklılık, duygularını bastırmak değil, onları kabul edip ifade edebilmektir. Maskeli depresyonun en büyük tuzağı da buradadır: İçsel çığlıklarını kimse duymadığı için kişi daha da yalnız hisseder.
Aile danışmanlığı perspektifinden ise bu durum ilişkilerde ciddi sorunlar yaratır. Duygularını gizleyen kişi, eşine ya da çocuklarına “uzak” görünür. Oysa içeride yaşanan fırtınalar paylaşılamadığı için aile içi bağlar zayıflar. Çoğu zaman yakın çevre, kişinin depresyonda olduğunu çok geç fark eder.
Maskeli depresyonun panzehiri ise maskeyi indirme cesaretidir. “Ben de yoruluyorum, ben de üzülüyorum, ben de bazen güçlü olamıyorum” diyebilmek insanı zayıf yapmaz, aksine daha insani kılar. Duygularını paylaşan kişi hem kendine hem de çevresine iyileştirici bir alan açar.
Unutmayalım: Hiç kimse sürekli güçlü olmak zorunda değil. İnsan, kırıldığını da gösterebildiğinde daha sahici, daha gerçek olur. Maskelerin ardındaki sessiz çığlıkları fark etmek ve birbirimize kulak vermek, hem bireysel hem de toplumsal iyileşmenin ilk adımıdır.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları