10 Eylül 2021 - Cuma
KURUMLARIN DİNİ OLMAZ...
Yazar - Reşit Sermet Elçi ANLAYANA
Okuma Süresi: 2 dk.
Reşit Sermet Elçi ANLAYANA
sermetelci@yahoo.com - 0532 593 38 44
Seçilmişler ya da atanmışlar değişik "dini inançlara" ve mezheplere sahip olabilirler. Hatta "inançsız" da olabilirler. Ancak seçildikleri veya atandıkları kurumların, makamların "inancı" olamaz.
"Laik" bir ülkede kurum ve makamların tüm dinlere, mezheplere, hatta inançsızlığa eşit mesafede olması gerekir.
Atanmış ve seçilmişlerin "inançları" ne olursa olsun, bir kurumda göreve geldiklerinde, ya da bir kurumun açılışında -kurum bünyesinde- kendi "inançları" doğrultusunda "dua" okumaları/okutmaları veya dini tören düzenlemeleri "laiklik" ilkesi ile -kesinlikle- bağdaşmaz.
Bu nedenle de, Ekrem İmamoğlu'nun İBB Başkanlığına seçildiğinde, makamında okuttuğu "bereket ve başarı" duasını nasıl eleştirdiysem, aynı nedenlerle Yargıtay'ın açılışında da okunan/okutulan duayı eleştiriyorum.
İkisinin birbirinden hiçbir farkı yoktur ve ikisi de, "laiklik" ilkesine aykırıdır.
Bu ülkede yaşayan diğer dinlere mensup insanların hatta "inançsızların" da seçilme hakkı olduğunu unutmamalıyız.
Örneğin, belediye başkanı olarak "farklı bir dine" mensup olan bir kişi seçilseydi, ya da Cumhurbaşkanı olarak, Yargıtay Başkanı olarak "inançsız" biri seçilseydi ve kendi "inançları" doğrultusunda "tören" düzenleselerdi...
Müslümanlığın kurallarına göre düzenlenen törenleri doğru bulanların tepkisi ne olurdu?
Örneğin yapılacak bir "ayini" onaylarlar mıydı? Tabi ki hayır.
Sonuç olarak;
Hepimiz bilmeliyiz ki, devletin ve halka hizmet veren kurumların "dini" olmaz ve açılışlarında "dini" etkinlik düzenlenmez.
Aksi taktirde kimsenin "laiklik" ilkesinden söz etmeye hakkı olmaz.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları